GÖNÜLLÜLÜK BİLİNCİMİZİ GELİŞTİRMELİYİZ

Written by on 20 Şubat 2023

Hande Demirel / Biz bir deprem ülkesiyiz. Şüphesiz bu konuda hem kamunun hem özel sektörün hem bireylerin atacakları, atmaları gereken çok adım var. Deprem bilincini küçük yaşlardan itibaren çocuklarımıza yerleştirmekten başlayarak eğitimde, kentleşmede, afet yönetim ve planlamasında yapacaklarımız çok. Diğer yandan sivil toplum kuruluşlarına hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz. Tıpkı deprem bilinci gibi gönüllülük bilincini de yerleştirebilirsek toplumumuzun kalkınmasına o kadar destek olabiliriz.

Bunu yaşadığımız büyük afette çok net biçimde gördük. Devletin yanı sıra gönüllü arama kurtarma ekiplerinin, afetzedelerin barınma, yemek ve hijyen ihtiyaçlarına kadar her alanda yardımına koşan sivil toplum kuruluşlarının neler yaptığına şahit olduk.

Gün birlik günüyse eğer, dayanışmayı da kurumsallaştırmak gerekiyor. Bu nedenle genç yaşlı herkesin sivil toplum kuruluşlarına üye olması, gönüllülük bilincimizi geliştirmemiz önem taşıyor.

Radyo Gedik’te gerçekleştirdiğimiz Deprem Özel yayınlarımızın konuğu olan Marjinal Sosyal Direktörü Aynur Kolbay Hülya, örgütlü bir yapı içerisinde yer almanın hem dayanışma kültürünün gelişmesi için çok önemli bir ortam sağladığına hem de atılacak her adımın daha bilinçli, daha kapsamlı atılmasına imkan verdiğine işaret ediyor.

Aynur Kolbay Hülya’nın Radyo Gedik’e yaptığı değerlendirmeler şöyle:

DAYANIŞMA BİLİNCİMİZ YÜKSEK

Marjinal Sosyal Direktörü Aynur Kolbay Hülya

“Türkiye afetlere gebe bir ülke. Sadece deprem değil son yıllara baktığımızda sel ve yangın gibi pek çok olayla karşılaştık. Ve bunların hepsinde, özellikle son yıllarda birey ve toplum olarak dayanışmaya son derece yatkın bir toplum olduğumuzu da gördük. Yani herhangi bir STK’ya üye olmadan da bir afet olduğunda insanlar bireysel olarak tepki vermeye başlıyorlar. İnsanların “Bir şeyler yapmalıyım” bilinci bence son derece gelişti. Bu kapsamda hem bireysel olarak hem de kurumsal olarak çok iş düşüyor. Biz genelde Marjinal Sosyal olarak hep kurumlara STK’lerle iş birliği sağlayacak projeler öneriyoruz. Bu genelde sponsorluk ve maddi destek sağlama konusunda oluyor. Son zamanlarda özellikle bu tarz felaketlerin artmasıyla birlikte çoğu kurum kendi gönüllü ekibini kurmaya başladı. Bu çok güzel bir durum. Çünkü hem bireysel olarak insanlar bir işe yaradıklarını görmek istiyor hem de kurum olarak dayanışma kültürünü besleyecek adımlar atıldı. Biz de bu kapsamda kurumlar için kendi gönüllü ekiplerini oluşturuyoruz. Hepimiz bu gibi konularda işe yaradığımızı hissetmek istiyoruz. Bu nedenle hem herkesi bir STK’da gönüllü olmaya çağırıyoruz hem de kurumları kendi gönüllü gruplarını kurmaları ve bu kapsamda STK veya STK’lar ile iş birliği haline gelmelerini davet ediyoruz.”

NEDEN ÖRGÜTLÜ OLMALIYIZ?

“En son yaşanan deprem felaketinden örnek verecek olursak, hepimiz sosyal medyada ve basında gördük, hiçbirimiz bireysel olarak o bölgeye gidip bir şey yapamıyoruz. Birincisi, oraya ulaşımımız bile bir sorun. İkincisi belli prosedür ve izinler gerekiyor. Üçüncüsü afetle ilgili bir STK olmasa bile gönüllü olarak bir STK bünyesinde eğitim vermek isteseniz bile belli bir eğitimden geçmeniz gerekiyor. Deprem bölgesine gittiğinizde buna yönelik eğitiminiz yoksa çok hatalı bir eylemde bulunabilirsiniz veya daha büyük bir soruna da yol açabilirsiniz. O yüzden örgütlü bir yapı içerisinde yer almak hem dayanışma kültürünün gelişmesi için çok önemli bir ortam sağlıyor hem de atılacak her adımın daha bilinçli, daha kapsamlı atılmasını sağlayarak fayda sağlayacak bir işe dönüşmesini sağlıyor. Örneğin AKUT ekibinde yer alacaksanız öncelikle bu işin eğitimini almanız gerekiyor ki orada atacağınız herhangi bir adım oradaki bir kişinin hayatını riske atmasın. Örneğin bir psikologsunuz ve oradaki çocuklara çok büyük fayda sağlayacak durumdasınız. Ama depremle veya afetlerle ilgili bir deneyiminiz olmadığı için orada çok daha büyük ve travmatik bir soruna yol açabilirsiniz. Ya da bir eğitimcisiniz ve oradaki çocuklara destek olmak istiyorsunuz. Normalde çok büyük fayda sağlayacağınız bir eğitim, travma yaşanmasına sebep olacak. Aslında bu işi bilenlerle hareket etmek, sizi orada tek başına ve çaresiz kalmamanızı sağlıyor. Hem de o işi bilenlerden aldığınız eğitim, topluluk halinde hareket etmekte büyük fayda sağlıyor. Sizin o alana girmenize, girmeyecekseniz bile arka plandaki yapacağınız her şeyi belli bir prosedür çerçevesinde, belli bir bilinçle yürütülmesini sağlıyor. O yüzden bireysel destek de çok önemli, hepimiz evlerde paket hazırladık, bir şeyler aldık ve yardım etmeye çalıştık. Ama bir çatı altında olmak her zaman için faydayı büyüten daha doğru bir şekilde yardımların iletilmesini sağlayan hareketler oluyor. O yüzden bir sivil toplum örgütü altında birleşmek ve gönüllülük içinde gerçekleşmesi çok daha etkili oluyor.”

ETKİ ALANI GÜÇLENMELİ

“Türkiye’de çok sayıda STK var. Ama adet olarak bu kadar fazla olmak, diğer ülkelerden bizi öne geçiriyor mu konusu tartışılır. Çünkü önemli olan STK sayısının çok olması değil yarattığı etkinin çok olması. Uluslararası örgütler çok daha büyük ve güçlü faydalar yaratıyorlar. UNICEF’i düşündüğümüzde dünya çapında etki yaratan bir ağa sahip. Dünya Sağlık Örgütü’nü düşündüğümüzde Afrika’dan Avrupa’ya yarattıkları etki çok daha fazla. Türkiye’den çıkan ve uluslararası çalışma yapan çok fazla sayıda STK sayamayız. Ama kendi içimizde yarattığımız etkiye baktığımızda bence gün geçtikçe çok daha iyi bir noktaya gidiyoruz. Örneğin şu sıralar AHBAP platformunun yarattığı etkiyi ve nereden nereye geldiğini hepimiz gördük. Düzce depreminde çocuklara gitar çalarak gönüllülüğe başlayan Haluk Levent’in şu an orada çadır kentler, konteyner kentler kurduğunu ya da çok büyük etkiler yarattığına hepimiz şahit oluyoruz. Ya da İhtiyaç Haritası’na baktığımızda, bir haritalandırma sistemiyle ihtiyaçları tanımlamak, ihtiyaç sahibi ile ihtiyacı karşılayanı bir araya getirmek çok büyük teknolojiler ve altyapıyı gerektiriyor. O yüzden teknolojiyi de işin içine sokan, insan gücünü ve bilgi kaynağını fayda yaratmak için kullanan birçok STK oluşmaya başladı. Bu çok sevindirici bir durum. Gönül ister ki afet veya krizlerde değil de hayatımız normal bir şekilde sürerken ihtiyaç yaratabilmek ve fayda sağlayabilmek. Ama tabii STK’lar kriz anlarında çok daha önemli hale geliyor. Karşılaştırdığım zaman yarattığı etki bakımından çok da büyük olmasa da çalışma disiplini, ulusal bazda yarattığı etki alanı bakımından çok daha iyi bir noktaya gittiğimizi söyleyebilirim.”

MARJİNAL SOSYAL NE YAPIYOR?

“Marjinal Sosyal aslında Marjinal Porter Novelli’nin bir parçası. Marjinal Porter Novelli bir iletişim ajansı. Hizmet sunduğumuz markalara 360 derece iletişim hizmeti veriyoruz. 2016’da da sivil toplumla markaları ve kurumları bir araya getirmek için Marjinal Sosyal kuruldu. Yıllar içerisinde ihtiyaçların değişmesi, gelişmesi ve sürdürülebilir kalkınma amaçlarının biraz daha öne çıkmasıyla birlikte artık markaların kendi sosyal ve kolektif amaçlarını bulmalarına, sürdürülebilirlik projeleri geliştirebilmelerine yardımcı olmak üzere sürdürdüğümüz bir sosyal fayda platformu haline geldik. Bu kapsamda kurumlara sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği oluşturuyoruz. Onlara özel projeler geliştiriyoruz, topluma fayda sağlayacak ve sürdürülebilir projeler yaratıyoruz. Kurum içinde aidiyeti artıracak farkındalık çalışmaları yapıyoruz. Ve bunun yanında bütün sivil toplum kuruluşlarına fayda sağlamak amacıyla tamamen gönüllü olarak onları destekleyecek eğitimler, atölyeler ve organizasyonlar gerçekleştiriyoruz.”

Programın tamamını buradan dinleyebilirsiniz.


Current track

Title

Artist

Türkiye'nin ilk ve tek kurumsal internet radyosu

Background