Süleyman Güner’in yeni kitabı çıktı!
Written by Ece Çokal on 9 Eylül 2025
Anlatılmayan Bozcaada: Taşların, Rüzgârın ve İnsanların Hafızası
Ege’nin ortasında, rüzgârın tuza, taşın hatıralara karıştığı büyülü bir ada vardır: Bozcaada. Kimi için masmavi koylarıyla bir tatil durağı, kimi için taş evleriyle bir fotoğraf karesi… Ama Süleyman Güner için çok daha fazlasıdır: Hatıraların, unutulmaya yüz tutmuş geleneklerin, insan hikâyelerinin saklandığı bir kültürel miras mekânı.
Güner’in kaleme aldığı Anlatılmayan Bozcaada, ada belleğini yalnızca görsel güzellikler üzerinden değil, somut olmayan kültürel miras perspektifinden ele alan özel bir çalışma. UNESCO’nun tanımıyla somut olmayan kültürel miras; oyunlardan yemeklere, ritüellerden deyimlere, sözlü anlatılardan günlük yaşam alışkanlıklarına kadar kuşaktan kuşağa aktarılan değerleri kapsıyor. İşte bu kitap, Bozcaada’nın ruhunu bu değerler üzerinden görünür kılıyor.
Kitabın Yapısı ve İçeriği
Anlatılmayan Bozcaada, iki ana bölümden oluşuyor:
Birinci bölümde ada sembolleri, koylar, meydanlar, taş evler, sünnet merasimleri, çocuk oyunları, deyimler, kokular ve tatlar anlatılıyor. Güner burada mekânları sadece fiziksel yapılar olarak değil, kültürel hafıza mekânları olarak ele alıyor.
İkinci bölümde ise ada insanları sahneye çıkıyor: Madam Kalyopi’den Zile Teyze’ye, Yakup Karabıyık’tan Mehmet Rasim Güner’e uzanan gerçek hayat öyküleri. Onlar sadece kişiler değil, adanın kimliğini taşıyan “hafıza taşıyıcıları.”
Yazarın Yolculuğu
Süleyman Güner, “Bozca Adam” imzasıyla da tanınan bir yazar. Önsözde belirttiği gibi bu kitap üç temel unsurdan doğmuş: Bozcaada’ya olan bitmeyen hayranlığı, Anadolu kıyılarındaki hikâyelere duyduğu anlatma tutkusu ve annesinden aldığı ilham
önsöz-anlatılmayan bozcaada
. Mendirek dergisindeki yazılarında aslında farkında olmadan bir “Somut Olmayan Kültürel Eserler Müzesi”nin harf harf örüldüğünü söylüyor.
Onun için yazarlık, yalnızca bir gözlem değil; aynı zamanda kişisel hafıza ile kolektif belleğin kesiştiği bir uğraş. Ada insanlarının yaşamlarını kaleme alırken, özellikle çocukları olmayanların hikâyelerini yazarken “onların soluğu olduğumu hissettim” ifadesi, bu samimiyeti açıkça gösteriyor.
Neden Önemli?
Anlatılmayan Bozcaada, sıradan bir ada kitabı değil. Turistik karelerin ötesine geçerek, ada kültürünün görünmeyen damarlarını açığa çıkarıyor. Unutulmuş oyunları, kaybolmuş meslekleri, sofralarda yaşatılan ritüelleri kayda geçirerek aslında bir uyarı yapıyor: Eğer sahip çıkmazsak, sadece taş evler değil, kültürel hafızamız da kaybolacak.
Arka kapak yazısında da belirtildiği gibi, “Bozcaada anlatıldıkça çoğalır; saklı kalanlar sizi bekler”
Bu çoğalışın arkasında ise, hem edebiyatın hem de sözlü tarihin dilini ustalıkla kullanan Süleyman Güner var.
Anlatılmayan Bozcaada, geçmişe yazılmış bir teşekkür, geleceğe bırakılmış bir miras. Taşların, rüzgârın ve insanların belleğini satırlara işleyen bu eser, hem Bozcaada’yı bilenlere yeni bir gözle bakmayı öğretiyor hem de hiç gitmemiş olanlara adanın ruhunu hissettiriyor.
Süleyman Güner, bu kitabıyla yalnızca bir adayı değil; bir kültürel mirasın korunma mücadelesini de anlatıyor.