İzzet Kehribar: Fotoğrafçının İmzası Hikayeleridir
Written by Ece Çokal on 6 Aralık 2021
İsak’la Tarz-ı Hayat’ın bu haftaki konuğu fotoğraf sanatçısı İzzet Kehribar oldu. 1936 doğumlu İzzet Kehribar, fotoğraf çekmeye ve hazırlık sürecine hala heyecan duyduğunu anlattı
1936 doğumlu İzzet Kehribar, genç yaşından itibaren fotoğrafa karşı ilgi duydu ve 1957’de askerliğini yapmak üzere gittiği Kore’de, devamlı fotoğraf çekerek, tekniğini ve deneyimini geliştirdi. Günde sekiz saat süren fotoğraf çalışmalarına devam eden Kehribar, “hala çekim öncesinde ve çekimde heyecanım devam ediyor” dedi.
16 yaşında fotoğrafa başlayan ve abisi fotoğrafçı olan Leon Kehribar’dan ilham aldığını söyleyen İzzet Kehribar, “Abim Türkiye’de 50’lı ve 60’lı yıllarda ünlü fotoğrafçılardan biriydi. Abim daha çok siyah beyaz fotoğraf üzerine çalışmıştı. Fotoğraflarında İstanbul’u işliyordu. Bana da şehrin tarihi noktalarını gezdirirdi. Bu geziler benim üzerimde derin izler bıraktı. Keşfetme arzumu bu gezilere borçluyum. 17 yaşında ilk fotoğraf makinesine sahip oldu. Liseyi iftihar derecesiyle bitirmemle babamın bana aldığı Leica makineye kavuştum.”
Fotoğrafçılıkta profesyonelleşmesini ise Kehribar şu şekilde dile getirdi: “Babamın Tahtakale’deki züccaciye dükkanında çalışmaya başladım. 1955 yılında Saint Michel’li olmam sebebiyle tankçı yedek subay olarak askerliğe başladım. İngilizce dili bilmem sayesinde Kore’de görevlendirildim. Fotoğraf çektiğimi bilen komutanlar, Kore’de de fotoğraf çekmem için görevlendirdiler.”
“Karelerimin Geleceğe Taşınmasını İsterim”
60 yıllık Türkiye hafızasını fotoğraflarla hafızalara taşıyan İzzet Kehribar, bünyesindeki fotoğrafların geleceğe de taşınmasını istiyor. Bir ara fotoğrafçılığa ara verdim. Bu arada Leica ile manzara ve çocuk fotoğrafları çekmeye devam ettim. 1980’lı yıllarda Amerika seyahatim sonrasında oğluma bir fotoğraf makinesi hediye ettim fakat ilgisini çekmedi. Sonrasında fotoğrafçılığa devam etmeye başladım. 1981’de İFSAK’a üye oldum, yeni dostluklar edindim. 1983 yılından itibaren fotoğrafçılık ödüllerinde adım geçmeye başladı ve 1990’larda ulusal ve uluslararası mecrada adım geçmeye başladı. Şu anda elimdeki fotoğrafların sonraki kuşaklara da ulaşmasını da istiyorum”
Fotoğrafçılıkta Dijitalleşme
Ara Güler ile hatıralarını da anlatan İzzet Kehribar, “Ara Güler’e dijital fotoğraf makinelerini sorduklarında ‘Bu kapıdan içeri giremez’ diyordu. Bir yarışmanın jürisinde karşılaştığımızda boynunda bir dijital fotoğraf makinesi gördüğümde ‘E atalım mı, hediye ettiler’ demişti. 1986 yılında Tarlabaşı Bulvarı’nı açmak için yapılan yıkımlarda da birlikte çekim yaptıklarını söylediler, “Orada sadece Ara Güler ve ben vardık. Ara Güler her görüşmemizde o günü andı.”
“Fotokopi Değil Fotoğraf Çekiyoruz”
2000’lı yıllardan itibaren fotoğrafçılıkta dijitalleşmenin tartışma konusu olduğunu söyleyen İzzet Kehribar, “Dijital makineler otofokus yapııyor, ışığı otomatik ayarlıyor peki fotoğrafçıya ne yapmak kalıyor diye sorulduğunda fotokopi değil fotoğraf çekiyoruz diyorum. Yani fotoğraf çekeceğim kareyi ilk önce hissetmem ve kafamda bir fotoğraf canlandırmam gerekiyor. Fotoğraf üzerindeki öyküyü ve başka bir göz için de heyecan uyandırması gerekir. Fotoğrafın zaman geçse bile çeken kişinin kim olduğunun bilmesi gerekir. Yani fotoğrafçının kendi tarzını inşa etmesi gerekir ki fotoğrafa bakan isme bakmadan fotoğrafı görerek tanınması önemli.”
Modern Fotoğraf Üzerine
Modern dönem fotoğrafçılığının kendisi için “karalama” gibi olduğunu ekleyen Kehribar, “Ara Güler, Sabit Kalfagil gibi ustalar klasik ekole aitti. 2000’lı yıllarda kendime has bir stil oluşturmak istedim. Modern sanat müzelerinden klasik kareler elde etmek şeklinde. Müzelerdeki form ve şekillerden ilham alıyorum. Yoldan geçen bir ziyaretçileri ve eserleri kareme yerleştirmeyi seviyorum. Bu sergilerden birinde Ara Güler, çektiğim fotoğrafları “seni de mahvetmişler” şeklinde yorumladı. Sonrasında ise kolaj çalışmalarıma başladım ve günümüze kadar da sürdürdüm.”
İzzet Kehribar’ın konuk olduğu İsak’la Tarz-ı Hayat programının tamamını buradan dinleyebilirsiniz: